fıkralar



Mehmet ile Handan öğrenci olup, aynı evi paylaşmaktadırlar.
Bir gün Handan ve Mehmet, Mehmet'in annesini yemeğe davet ederler. Mehmet'in annesi akşam yemeği süresince Handan'ı uzun uzun süzer ve aslında Handan'ın çok alımlı ve güzel bir kız olduğunu, acaba aralarında ev arkadaşlığından daha ileri bir boyutta bir ilişkinin mevcut olup, olmadığını merak eder. Aklını okumuşcasına Mehmet annesine der ki:
Ne düşündüğünü biliyorum ama emin ol ki sadece ev arkadaşıyız, ötesi yok.
Akşam yemeğinden sonra Mehmetin annesi evine döner.
Aradan bir iki gün sonra Handan der ki:
Mehmet, annen bize yemeğe geldiğinden beri gümüş çorba kasesini bulamıyorum.
Mehmet yanıtlar:
Annemin almış olabileceğini tahmin etmiyorum ama ben yine de kendisine bir mektup yazayım. Oturur ve yazar:
Anneciğim, gümüş çorba kasesini sen aldın demiyorum, ama almadın da demiyorum.
Fakat konu şu ki: Sen bize yemeğe geldiğinden beri gümüş çorba kasesi kayıp.
Sevgiler oğlun Mehmet.
Bir hafta sonra Mehmet'in annesinden mektup gelir:
Sevgili oğlum:
Handanla yatıyorsun demiyorum, ama yatmıyorsun da demiyorum.
Fakat konu şu ki:
Handan kendi yatağında yatıyor olsaydı, gümüş çorba kasesini çoktan bulmuş olurdu.
Sevgilerle annen...



Bir gün Haydar isimli bir adam kız arkadaşıyla buluşmak için restorana gitmiş oturup kızı beklemeye başlamış bi bakmış ki 2-3 masa ileride Kadir İnanır gitmiş yanına
- Kadir ağabey bir imza alabilir miyim? demiş
Kadir İnanır:
- Tabi. demiş vermiş imzayı adam gitmiş oturmuş yerine bi kaç dakika geçmiş Haydar kalkmış yerinde
- Kadir ağabey birazdan kız arkadaşım gelecek geçerken bir selam verirmisin ya karizma olur. demiş
Kadir İnanır:
- Tamam olur.demiş
ardından adam dayanamamış kalkmış yerinden yine
- Kadir ağabey be yanımızdan geçerken selam verip iki muhabbet edermisin ya çok sağlam karizma yaparız demiş
Kadir İnanır:
- İyi tamam hadi geç otur yerine ben giderken uğrarım sizin masaya demiş.
Adamın kız arkadaşı gelmiş oturmuşlar muhabbet ederken Kadir İnanır gelmiş
- Haydar naber abi? demiş
Haydar:
- Kadir bi s*ktir git ya....




Temel askerligini yunan sınırında yapıyormuş.
Temel'in canı çok sıkılıyormuş.
Yunan'a bir ıslık çalmış elleriyle "Havacı mısın?" işareti yapmış,Yunan aldırmamış.
Bir ıslık çalmış elleriyle "Karacı mısın?" işareti yapmış, Yunan aldırmamış.
Bir ıslık daha çalmış "Denizci misin?" anlamında yüzme işareti yapmış, yunan aldırmamış.
Bir ıslık daha çalmış. El haraketi yaparak "Topçu musun?" demiş, yunan aldırmamış.
Bir ıslık daha çalmış "Gözcü müsün?" anlamında dürbün işareti yapmış, yunan aldırmamış.
Nöbetler degişmiş sıra yine Temel'le Yunan'a gelmiş.
Yunan'a hadi sınıra git demişler yunan da:
- "Ben oraya gitmem. Orada bir deli türk askeri var, bana hava kararınca yüzerek gelip sana bir koyacam gözlerin fırlayacak diyor.."

 

Üç Amerikan askeri Iraklı bir amcanın bakkalına girerler alış veriş yaparken
'kahrolsun Amerika'diye ses duyarlar. Etrafa bakınırlar ve sesin bir
papağandan geldiğini görürler.Bunun uzerine Iraklı bakkal amcaya 'bu papağanı buradan yok et yarın
geldiğimizde görürsek seni mahvederiz'derler.
Askerler gittikten sonra bakkal amca kara kara düşünmeye başlar çünkü
papağan kuşunu çok sevmektedir. Derken aklına cami imamlarının papağanı
gelir. Hemen imamın yanına koşar başından geçenleri anlatır ve 'Hocam eğer
sakıncası yoksa papağanları değişelim'der Hoca kabul eder ve değişim
gerçekleşir. Ertesi gün işgalci Amerikan askerleri gelir, papağanı görürler
ve kızarak :'biz sana bunu yok edeceksin demedikmi? '
Amca bu papağan o değil desede inandıramaz.
Sivri zekalı askerin biri ben şimdi anlarım bunun dünkü papağan olup
olmadığını der ve papağanın tekrarlamasını umarak bağırır:
'Kahrosun Amerika!!
ses çıkmyınca bakkal amca dahil hep birlikte bağırmalarını söyler:
-Kahrolsun Amerika!
(ses yok)
-Kahrolsun Amerika!
(ses yok)
-Kahrolsun Amerika!
papağan dile gelir
-Amin evlatlarım.....)))

 

Bir akıl hastanesini ziyareti sırasında, adamın biri sorar:
Bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl
belirliyorsunuz?
Doktor:
Bir küveti su ile dolduruyoruz. Sonra hastaya üç sey
veriyoruz.
Bir kaşık, bir fincan, ve bir kova. Sonra da kişiye küveti nasıl
boşaltmayı tercih ettiğini soruyoruz.
Siz NE yapardınız?
Adam:
OOO ! Anladım. Normal bir insan kovayı tercih eder. Çünkü kova
kaşık ve fincandan büyük.
Hayır, der doktor.
Normal bir insan küvetin tıpasını çeker.

 

 

Deliler hastenesindeki doktorun biri hastaneden hiçbir deli taburcu edemediğinden dolayı kendine çok kızıyormuş. Bir gün doktor hastene etrafında dolaşırken tüm delilerin zıpladığını görmüş. çok şaşırarak hemen yanlarına gidip sormuş
Neden zıplıyorsunuz?
deliler cevap verirler:
Darı gibi patlıyoruzzz demişler. doktor biraz etrafına baktıktan sonra bir delinin oturduğunu görmüş ve çok sevinmiş.
işte ben bunu taburcu edebilirim demiş.
delinin yanına gidip neden sen onlar gibi zıplamıyorsun ve burada oturuyorsun diye sormuş.
deli gülerek cevap vermiş.
Tavanın dibine yapıştımda ondan burda duruyorum. demiş

 

 


Kadının biri dolabından gelen gıcırtıyı kesmesi için eve marangozu çağırır marangoz bakar ama bir sorun bulamaz dolap gıcırdamıyordur ve sorar
-Abla bu dolabın bir şeyi yok ne yapayım?
Kadın:
-Normalde gıcırdamıyor zaten yoldan otobüs geçerken gıcırdıyor sen şimdi dolabın içine gir otobüs geçerken bakarsın. der
-Adamda tamam der başlar beklemeye.
Bir müdedt sonra kadının kocası eve gelir üzerini değiştirmek için dolabın kapağını açınca birde ne görsün içinde bir adam hemen sorar.
-Ne işin var senin benim dolabımda...
Adam:
-Abi nedesen haklısın şimdi sana otobüs bekliyorum desem inanmazsın

 


Erzurum'da ermenilerin olduğu dönemde, kurban bayramı. Erzurumlular kurban kesiyorlar, bunu gören ermeninin biri arkadaşına;
- Ben de kurban kesmek istiyorum, der.
- Olur mu saçmalama. Sen müslüman değilsin, kurbanı niye keseceksin ki? diye karşı çıkar arkadaşı.
Tabi ermeni kararlı, gidip bir inek satın alır ve eline bıçağı alıp ineğin başına gelir. Elindeki bıçakla ineği ve kendini kan revan içinde bırakır ama bir türlü ineğin canı çıkmaz. Bunun üzerine ermeninin arkadaşı yanına gelip;
-Ya bu kadar işkence çekeceğine git şu karşıdaki müslüman kahvesine bir tanesinden rica et gelip kessin, der.
Ermeni elinde bıçak üstü başı kan içinde kahveye girer.
- Bir müslüman arıyorum, der.
Kahve halkından biri korkudan "Ca..ca..camiye gittiler, burada müslüman yok" der.
Adam camiye gelir ve içeri girip, " Müslümanlar buradaymış, öyle mi?" der. Cemaatte çıt yok. Sonunda dayanamayıp arkası dönük olan hocayı gösterirler. Ermeni hocanın karşısına dikilir; "Burada tek müslüman sensin heralde". Hoca kanlı bıçağa bakar ve "Çim? Ben?... Bene müslüman diyenin celmişini ceşmişini...."

 


Kadınların gidip kendilerine erkek (koca) secebilecekleri bir erkek dükkanı (mağazası) açılmıstır. Mağaza 5 katlıdır ve her kat çıkıldıkca, erkeklerin nitelikleri de yükselmektedir.
Magazada sadece tek bir kural gecerlidir: herhangi bir katın kapısından iceri giren kadın, o kattan alış-veriş etmek zorundadır ve eger bir üst kata cıkmak isterse, tekrar asağı katlara inemez.
Bir gün bir grup kız arkadas, kendilerine erkek secmek icin magazaya gider. Ve....
1. KAT: Kapıda şunlar yazılıdır: "Bu kattaki erkeklerin calısacak bir isleri var ve cocukları da severler". Kızlar yazılanları okur ve soyle derler:
-"Eh, hic yoktan iyidir ama bir de ust kata bakalım".
2. KAT: kapıda yazılanlar: "Buradaki erkeklerin iyi bir isleri var, cocukları severler ve son derece yakısıklıdırlar." Kızlar:
-"Hmmm, hic fena degil ama acaba bir ust katta ne var ?"
3. KAT : "Buradaki erkeklerin cok iyi birer isleri var, cocukları severler,son derece yakısıklıdırlar ve ev islerine de yardım ederler". Kızlar:
-"Aman Tanrım, cok etkileyici ama yukarıda baska katlar da var."
4. KAT : "Buradaki erkeklerin isleri cok iyi, cocukları cok severler, gayet yakısıklı olup, ev islerine yardım ederler ve ayrıca son derece romantiktirler". Kızlar cıglık atmaya baslarlar: "Inanılmaz, bir ust katta bizi neyin bekledigini bir dusunun!" Ve bir kat daha cıkarlar...
5. KAT: sunlar yazmaktadır: "Bu kat bostur ve sadece,
kadınları memnun etmenin mumkun olmadıgını kanıtlamak icin konmustur.
Cıkıs soldadır; umarız inerken merdivenlerden yuvarlanırsınız

 


       Baba Oğul Muhabbeti(güleceginizi sanmıyorum ama mutlaka okuyun)

Adam yorgun argın eve döndüğünde 5 yaşındaki çocuğunu kapının önünde beklerken buldu.

Çocuk babasına, "Baba bir saatte ne kadar para kazanıyorsun" diye sordu ...

Zaten yorgun gelen adam, "Bu senin işin değil" diye cevap verdi. Bunun üzerine çocuk "Babacım lütfen, bilmek istiyorum" diye üsteledi.

Adam "İllâ da bilmek istiyorsan 20 milyon" diye cevap verdi.

Bunun üzerine çocuk "Peki bana 10 milyon borç verir misin" diye sordu.

Adam iyice sinirlenip, "Benim senin saçma oyuncaklarına veya benzeri şeylerine ayıracak param yok. Hadi, derhal odana git ve kapını kapat" dedi.

Çocuk sessizce odasına çıkıp kapıyı kapattı.

Adam sinirli sinirli "Bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder." diye düşündü.

Aradan bir saat geçtikten sonra adam biraz daha sakinleşti ve çocuğa parayı neden istediğini bile sormadığını düşündü, "Belki de gerçekten lazımdı..." Yukarı çocuğunun odasına çıktı ve kapıyı açtı... Yatağında olan çocuğa, "Uyuyor musun" diye sordu.

Çocuk "Hayır" diye cevap verdi... "Al bakalım, istediğin 10 milyon. Sana az önce sert davrandığım için üzgünüm. Ama uzun ve yorucu bir gün geçirdim" dedi...

Çocuk sevinçle haykırdı, "Tesekkürler babacığım..." Hemen yastığının altından diğer buruşuk paraları çıkardı.

Adamın suratına baktı ve yavaşça paraları saydı.

Bunu gören adam iyice sinirlenerek, "Paran olduğu halde neden benden para istiyorsun..? Benim, senin saçma çocuk oyunlarına ayıracak vaktim yok..." diye kızdı.

Çocuk "Param vardı ama yeterince yoktu" dedi ve yüzünde mahcup bir gülücükle paraları babasına uzattı; "İşte 20 milyon... Şimdi bir saatini alabilir miyim babacım..?"

 

 

Ünlü bir haber kanalı, ülkenin en yaşlı adamını bulmuş canlı yayında konuk ediyorlarmış.Spiker bir kaç sorudan sonra muhabbeti ısıtmak için
-"Eeee dede şöyle gençliğinden güzel bir anı anlatırmısın"demiş.
Dede:
-"Anlatayım , daha gençtik günlerden birgün muhtarın kızı koyunları otlatırken yolunu bulamamış ve kaybolmuştu. bütün köyün erkekleri ayrı ayrı yerlere dağıldık muhtarın kızını aramaya başladık. derken kızı ben buldum ve kız o sevinçle boynuma atladı, birbirimize sarıldık derken kaynaştık ve...
Spiker canlı yayın olduğu için biraz bozulmuşve dede demiş
- "başka güzel bir anı daha anlatırmısın?" .
Dede:
- "anlatayım"demiş. "yine bir gün bakkalın kızı koyunları otlatırkenyolunu bulamamış ve kaybolmuştu.bütün köyün erkekleri ayrı ayrı yerlere dağıldık bakkalın kızını aramaya başladık. derken kızı ben buldum ve kız o sevinçle boynuma atladı, birbirimize sarıldık derken kaynaştık ve birbirimizin olduk"demiş.
Spiker bunun üzerine:
"Eee dede bunlar güzel anılar bir de kötü bir anını anlatırmısın?".
Dede başını öne eğmiş ve kısık bir sesle:
"Bir gün de ben kayboldum..."

 

 


Bir Amerikali, bir Ingiliz ve bir Irakli barda oturmus içki içiyorlarmis.
Amerikali içkisini bitirince bardagi havaya firlatmis, silahini cikarip bardaga ates edip parcalamis:
"Bizde bardaklar o kadar ucuzdur ki biz Amerika'da ayni bardakla iki kere içki içmeyiz" demis.
Ingiliz de bunun üzerine içkisini bitirip bardagi havaya firlatmis ve ates ederek bardagi parçalamis:
"bizim Ingiliz kumsallarinda bardak yapacak cam için o kadar çok kumsal vardir ki, ayni bardakla iki kere içki içmeyiz" demis.
Bunun üzerine Irakli da buz gibi sogukkanli bir sekilde içkisini bitirmis, bardagi havaya firlatmis, silahini çekip Amerikali ve Ingilizi vurup öldürmüs:
"Bagdat'ta bu Ingiliz ve Amerikalilardan o kadar çok var ki, biz ayni adamlarla iki kere içki içmeyiz"

 

 

Çocuk peltekmiş. Öğretmeni tahtaya kaldırmış ve tahtadaki ''kedi sütü iç'' yazısını okumasını istemiş.
Çocuk;
- ''tedi tütü it'' demiş.
Öğretmen bağırmış ve;
- ''doğru söyle'' demiş.
Çocuk yine;
- ''tedi tütü it' demiş.
Öğretmen acaip sinirlenmiş ve çocuğu dövmüş.
- ''doğru oku dedim sana şunu'' demiş..
Çocuk artık canına tak etmiş;
- ''anatını tittimin tediti ittene tu tütü'' demiş.

 

    RAHİBE
4 rahibe ölmüs ve cennet cehennem sınırında sorgulamaya alınmışlar. Sorgulama meleği demiş ' şimdi herkes sırayla dünyadayken işledigi en büyük günahı anlatsın. Sakın atmayın tespit ederiz. 1. rahibe ben hayattayken bir kere penise dokunmustum parmağımın ucuyla demiş melek hangi parmağınla diyince sağ elinin isaret parmağını göstermiş. Melek: Tamam yavrum şimdi git ve günahı işlediğin o parmağı yan taraftaki kutsal suya sokarak arın günahlarından demiş. 2. Rahibe ben hayattayken bir kere penisi tutmuştum Melek: hangi elinle demiş. Sag elini kaldırmış 2.rahibe, melek de ona gidip o elini yandaki kutsal suya sokarak günahlarından arınmasını ögütlemiş. Bu sırada 3. rahibeyle 4. rahibe aralarında fısıldaşıyolarmış. Sonra aniden yer değiştirmişler. Sorgulama meleği bunu farkederek: 'Bir dakika ne oluyor, siz niye yer değiştirdiniz ' diye sorunca daha önce 4. sırada olup 3. sıradakiyle yer değiştiren rahibe: ' İzin verirseniz, arkadaş kutsal suya g.tünü sokmadan ben bi ağzımı çalkalayıp çıkayım efendim...
 






                               TETİKÇİ                                                              
Mafya babası haraçlarını toplaması için yeni bir tetikçi buldu. seçtigi adam sağır ve dilsizdi. Çünkü baba, bu tetikçi yakalanırsa polise fazla bir şey anlatması mümkün olamaz, diye düşünüyordu. Baba, bir gün ödemelerin geciktiğini fark etti ve tetikçiyi odasına çağırdı, bir de işaret dilini bilen tercüman buldular. Tercüman işaretle sordu:
- "Para nerede?" Sağır dilsiz işaretle yanıt verdi:
- "Ne parası? Benim paradan maradan haberim yok. Neden bahsettiginizi anlamıyorum." Tercüman tercüme etti:
- "Neden bahsettiğinizi anlamıyormuş. " Baba 38'liği koltuk altından çekip sağır dilsizin beyninedayadı:
- "Şimdi sor bakalım, para nerede." Tercüman işaretle sordu:
- "Para nerede?" Sağır
-dilsiz kan ter içinde isaretle yanıt verdi:
- "Şehir merkezindeki parkta, büyük heykelin olduğu kapıdan girince soldan 3. ağacınn kovuğunda yüz bin dolar var."
- "Ne söyledi?" dedi Baba. Tercüman yanıtladı:
- "Dedi ki, hala neden bahsettiğinizi anlamıyormuş, ayrıca o tetiği çekmek de biraz g.t istermi
ş."




                                      TAKSİCİ
Nasıl yağmur nasıl fırtına, adam bir taksiye el kaldırır, taksi durur.. Adam gideceği yeri söyleyince, taksici kızarak "ohoo orası çok yakın alamam seni" der ve gazlar gider.. Adam çok bozulur ama sonra bir sekilde evine gitmeyi başarır.. Ertesi gün şans eseri bir bakar ki, dün geceki taksici, evinin önündeki taksi durağındadır ve üçüncü sıradadır.. Hemen plan yapar ve ilk taksi söförüne yanaşır:
- Ataköye kaça götürürsün ?"
- 5 milyon
- Sana 20 milyon veririm ama bir kere verirsin.
- Hadi be sapık mısın, defol.. Adam bu cevabı alınca ikinci sıradaki taksiye yanaşır
- Ataköye kaça götürürsün ?
- 5 milyon
- Sana 20 milyon veririm ama bana bir kere verirsin
- vay sapıkkk vayy defol sıra üçüncü taksiciye yani bizim taksiciye gelmistir.. Adam yanaşır:
- Ataköye kaça götürürsün ?
- 5 milyon
- Peki sana 20 milyon veririm ama bir sartım var
- Nedir ?
- Giderken diğer taksicilere el sallıyacaksın
- Ayıbettin abi tabii...



                             PAPAGAN
Yeni evli iki çift gerdek gecesi sevişmek için hazırlanırken kadın birden eşine
- "Yapamayacağım", der.
Eşi sebebini sorduğunda
- "Bu papağan bana bakarken rahat davranamıyorum", yanıtını verir. Bunun üzerine adam papağana doğru yönelir. Papağana
- "Şimdi arkanı dön. Eğer bizim tarafa dönecek olursan senin ananı s..kerim" der.
Bunun üzerine papağan arkasını döner. Karı kocanın işi biter, sabah olur. Papağanın arkası hala dönüktür. Çift ise balayına gitmek için
valizlerini toplamaya başlarlar. Fakat son bir parça valize sığmamaktadır. İçeride şu diyalog geçer:
- "İttir ittir..."
- "Olmuyor ittiriyorum."
- "Biraz daha zorla, girdi girecek."
- "Dayanamayacağım, gücüm kalmadı."
- "Ha gayret, sık dişini, az kaldı giriyor."
 -"Yok bu böyle olmayacak.Ben en iyisi gardolabın üstüne çıkıp oradan atlayiim, belki o zaman girer."
Bunun üzerine papağan arkasını dönerek
- "Valla diil anamı, sülalemi s.kseniz bu pozisyon kaçmaz..."

 

 

Kadının biri bir petshop a gider ve :
- "Bir papağan almak istiyorum".
der.Mehmet ismindeki petshop sahibi :
- "Hanımefendi elimde bir tane papağan kaldı fakat bu papağan çok küfürbaz almak istemezsiniz sanırım".
Bir papağan sahibi olmak isteyen kadın :
- "Hayır almak istiyorum".
der ve papağını alır. Evine geldiğinde bir bakar ki gerçekten papağan kadını her eve geldiğinde :
- "Hoşgeldin o***pu".
diyerek karşılar. Buna dayanamayan kadın papağanı alır ve petshopa geri götürür.
- "Mehmet bey bu papağan gerçekten çok terbiyesiz. Her eve geldiğimde beni hoşgeldin o***pu diyerek selamlıyor ve ben buna dayanamıyorum. Papağını geri getirdim ve paramı geri istiyorum".
Fakat o anda paraya ihtiyacı olan Mehmet bey :
- "Hanımefendi merak etmeyin birkaç gün bana bırakın ben terbiye edeyim daha sonra gelin alın..."
Kadın inanmayarak da olsa "tamam" der ve gider. Mehmet papağanı alır ve bir çaydanlık su kaynatır.
- "Ne diyeceksin lan kadın eve geldiğinde?"
diye sorar papağana.Papağan da :
- "Hoşgeldin o**ospu diycem."
der. Bunun üstüne papağanın kafasını kaynar suyun içine sokar ve tekrar sorar.Papağan yine aynı yanıtı verir. Bir olur , iki olur ve papağan işkenceye dayanamaz
- "Hoşgeldiniz hanımefendi diycem"
der. Ertesi gün kadın gelir ve Mehmet bey kadına papağanı terbiye ettiğini söyler. Kadın bunu kontrol etmek istediğini söyler ve papağana sorular sormaya başlar.
- "Ben eve geldiğimde bana ne diyeceksin?"
- "Hoşgeldiniz hanımefendi"
diyeceğim der papağan. Kadın çok şaşırır ama emin olmak için devam eder.
- "Peki yanımda bir kız arkadaşımı getirirsem ne diyeceksin?"
- "Hoşgeldiniz hanımefendiler"
diyeceğim.
- "Peki yanımda bir erkek arkadaşımı getirirsem ne diyeceksin?"
- "Hoşgeldiniz beyfendi"
diycem. Peki yanımda iki üç erkek arkadaşımı getirirsem ne diyeceksin?" Papağan biraz duraksar ve cevap verir :
- "Oğlum Mehmet suyu kaynat bu karı harbi o..spu!!!"

 

 

 


Ahmet sarayın hizmetkarlarından biri.. Yıllardır Kraliçeyi görür ve onun gögüslerine hayran olurmuş.. Artık bir saplantı halini almış Kraliçenin gögüslerine dokunmak, öpmek.. Tüm cesaretini toplayıp harem ağasına açılmış..
- ''Bana sultanın memelerini koklat.. Ömür boyu biriktirdiğim bin altın senin'' demiş..
Harem ağasının aklı yatmış bu karlı işe.. Kenar mahallelerde tanıdığı bir simyacı, büyücü karışımı bir kadın varmış.. Ona gidip bir losyon hazırlatmış ve bu losyonu, sultanın o gün banyodan sonra giyecegi korsaya iyice sürmüş.. Sultan çıplak tenine korsayı takınca, losyon etkisini hemen göstermiş. Memeleri yanğın yeri gibi yanmaya başlamış..
Saray doktorları merhemlerle, ilaçlarla çare bulamamışlar.. Sultan acıdan, kaşıntıdan, yanmadan ölecek.. Harem ağası ortaya çıkmış ve padişaha;
- ''Saray hizmetkarlarından Ahmet, derdinize derman olabilir. Onun salyası, herşeye iyi geliyor. Tek çare, Ahmed'in dili Kraliçemizi ancak o kurtarır, eğer izin verirseniz'' demiş..
Padişah çaresiz çağırmış Ahmed'i hareme.. Ahmed bir saate yakın sultanla yalnız kalıp muradına ermiş... Ne var ki söz verdigi halde 1000 altını harem ağasına vermeye yanaşmamış..
- ''Bu olayı açıklarsan ikimizin de kellesi gider bunu göze alamazsın, Hadi bakalım, çek arabanı''.. demiş.
harem ağasına.. Çok kızmış harem ağası.. Öyle kızmış ki.. Ertesi gün aynı yakıcı losyonu padişahın, banyodan sonra giyeceği donuna iki kat sürmüş.....

 


-Bir bayan tv muhabiri bir çiftci ile DELİDANA hastaliginin sebebini
araştırmak uzere roportaj yapıyordu.
-İyi günler bayım, biz burada DELİDANA hastaliginin sebebi hakkinda bilgi
toplamak için bulunuyoruz.
-Hastaliga neyin sebep olduğu hakkında bir fikriniz var mı?
-Çiftci bayan muhabiri süzdü ve dedi ki;
-Şimdi bak hanım kızım; biz boğayı ineği her sene bir kere salarız
-Pardon salmak' tan kastınız ?
-Nasıl deyim yani, boğa ineğe senede bi kere atlar
-Muhabir bayan (utanarak) ;
-Tamam bayim tamam, ama bu olayla DELİDANA hastaligi arasindaki iliski nedir ?
-Çiftci devam eder ;
-Hanım kızım; biz ineği sabah akşam gunde 2 kere sagariz
-Bayım ben size DELİDANA hastalığının sebebinin ne olabileceğini soruyorum,
siz bana neyi anlatıyorsunuz ?
-Şuraya varacam kızım;
-Düşünki hergun sabah akşam senin meme uclarinla oynuyorlar, ama sana yilda 1
kere atlıyorlar!
-Sen delirmez misin ?

 


Bir gün bi uçakta çeşitli ülkelerden işadamları Fransız, İngiliz, Alman, Rus, İranlı, Hollandalı ve Türk, laylaylom gidiyorlarmış.Rus her konuşmasında Rus KGB sinin çok iyi çalıştığını herşeyden haberdar olduğunu çok iyi ajanlarının olduğunu anlatarak yolculuğu iyice sıkmış.Uçak rotasını takip ederek giderken İngiltere'nin üstünden geçiyor. İngiliz şöyle bi aşağıları süzüyor ve lafa giriyor:
- Arkadaşlar,burası benim memleketim İngiltere. Bizim biramız acayip meşhurdur, şahane biralar üretiriz, içmelere doyamazsınız. İngiltere bitiyor, Fransa'nın üstünden geçerken Fransız lafa başlıyor:
- Burası da Fransa. Bizim kızlarımız meşhurdur, öpmelere kıyamazsın. Derken Almanya'ya geliyor uçak, Alman bi iç çekiyor:
- Hey gidi memleket diyor. Biz bi arabalar üretiriz, binmelere kıyamazsınız. Sonra Hollanda'nın üzerinden geçerken Hollandalı bakıyor şöyle bi aşağıya:
- Burası da Hollanda diyor. Ah o güzel evler, bizim evlerimiz meşhurdur... Uçak geçiyor Rusya'ya sonra (nasıl bi rotaysa artık) Rus bakıyor aşağıya:
- Bizim KGB miz meşhurdur. Dünyada sinek havalansa haberdardır. Sonra İran'a dönüyor uçak. İranlı bakıyor şöyle bi göz süzerek:
- Abiler burası da İran bizim de halımız meşhurdur, yumuşacıktır.. Geldik Türkiye'ye... Türk sinirli muhabbetten....mına koyim bakıyor aşağıya, düşün düşün nerden başlasam ki (o kadar çok meşhur şeyimiz var ki en orijinalini söylemeliyim diye) Sonra başlıyor anlatmaya...
- Arkadaşlar burası Türkiye. Bizim delikanlımız çok meşhurdur...Öyle ki; alır Fransız'ın kızını, içer İngiliz'in birasını, atar Almanın arabasına, götürür Hollandalının evine, yatırır İranlının halısında çatır çatır s.ker. KGB nin de bi s.kimden haberi olmaz.

 

Uçakta kapı açılmış acemi erler teker teker paraşütle aşagı atlıyorlardı.
Sıra temele geldiginde komutanına dönerek; komutanım dün gece rahmetli annem rüyama girdi; oğlum o paraşütle atlama açılmayacak dedi
komutan atla oglum inanma böyle boş rüyalara der, fakat askeri ikna edemez.
Bunun üzerine ver onu bana al benimkini der ve degiştirirler.
Asker atlar ve paraşütü açılır süzüle süzüle aşagı dogru inerken başını kardırırki ne görsün; komutan paraşütü açılmamış mermi gibi aşagı dogru geliyor.
Tam yanından geçerken bagırır; komutanım.. komutanımm nereyeee
komutan hışımla bagırır; ananı s..kmeyeeee

 


Bir köyde ateşli bir hasta vardır, kasabaya doktora getirir hastayı
Köylüler. Koca devletin koca doktoruna. Doktor hastaya fitil verir ve
Köye döndükleri gibi hastaya fitili anüsten vermelerini söyler
Köylülere. Köylüler tabi 'tamam dohtor bey' diyip köye giderler. Köydeki
Herkese sorarlar, en bilgelere bile, ama kimse anüs ne demektir
Bilemez. Bu nedenle bir türlü ilacı da veremezler hastaya. Hastanın
Durumu da gitgide kötüleşmektedir. Bunun üzerine köylü, doktora, koca
Devletin koca doktoruna telefon etmeye karar verir ama kimse buna
Yanaşmaz. Ne cüret di mi doktoru arayacak bir köylü.
neyse durumun vahameti üzerine muhtar aramayı kabul eder. Bütün
Köylü toplanır santrale, muhtar arar, "biz ne yapacağımızı
Bilemedik dohtor bey"
Falan der ıste. Karsıdan doktor bir şeyler söyler. Muhtar döner
Arkasına: "makattan verin dedi dohtor" der.
Yine tüm köye sorarlar, komsu köylere birilerini
Yollayıp sordururlar falan, ama makat ne bilen yoktur yine.
Hasta ise gitti gidecek, ateşler içinde kıvranıyor baya.
İhtiyar meclisi toplanır. Son çare, doktorun bir kez daha
Aranmasına karar verilir. Yine kimse aramak istemez doktoru. Nihayetinde
Yine biri kandırılır, telefonun basına geçer, ama bı yandan
Söylenmektedir:
"çok kızacak dohtor çok!!!" diye.
Sonunda telefonu açar, durumu anlatır, doktor bir şeyler söyler
Yine. Telefondaki köylü, yüzü allak bullak, arkasını döner:
"çok kızacak demiştim; g.tüne sokun dedi"

 

 

 

 


sizce en iyi online oyun hangisi?
knight online
silkroad
warcraft
metin2
seafight
hiçbiri

(Sonucu göster)


 
Bugün 12 ziyaretçi (18 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol